üdopara

5 Eylül 2017 Salı

Yok Olma Sürecine Girmiş Bir Güzellik: SALDA GÖLÜ! | umityardim.blogspot.com


Kendime kaçışlarımın sıklığı artıyor. Varlığımın temelini oluşturduğunu düşündüğüm 'kendim', başka topraklarda yeşermeye başlıyor.  Toprağını reddeden ağaç gibi kıvranıyorum. Gidiyor fakat geri dönmek zorunda kalıyorum. 

Varlığım amacını sorguluyor. 

Kendime kaçış sıklıklarım, olağandan çok daha fazla artıyor. 

2017 Kurban Bayramı nedeniyle verilen 10 günlük tatil, İnterrail facebook gruplarında sürekli bahsi geçen, beni meraklandıran ve heyecanlandıran Salda Gölü'nü keşfetmem için önemli bir fırsata dönüşüyor. 

Kamp malzemelerimi hazırlıyor, kısıtlı araştırma ve son dakikaya kadar vazgeçme duygusuyla (son zamanlarda yaşadığım yalnız kalma korkusu) 27 Ağustosta yola koyuluyorum. 


Aracımla çıktığım yolda izlediğim güzergah yukarıdaki görselde görüldüğü gibiydi. 

Salda gölü hakkında kısa bilgi vermekte fayda var. Burdur'un Yeşilova ilçesine bağlı bölgede bulunan bu göl, Türkiye'nin en derin ve en temiz gölü olarak biliniyor. Etrafı dağlarla ve tepelerle çevrili olan, küçük alüvyal ovaların da çevresinde yer alan ve içerisinde oluşan 'hidromanyezit mineral' sayesinde biyolojik mineralizasyona en güzel örnek oluşturan, Türkiye'de benzerine az rastlanır bir göldür. Salda gölünün çevresi beyaz ve hafif kum/kaya vari yapılarla çevrilidir. Bu beyaz yapının oluşmasını ekşi sözlük yazarlarından papatya şu şekilde açıklamıştır: 

"salda gölu tatlı-soda su özelliğinden göl suyu bol miktarda magnezyum içerir. bu magnezyum göldeki bakteriler tarafından tüketilir ve beyaz renkli hidromanyezit minareline dönüşerek onların yapı taşlarını oluşturur. hidromanyezit minerallerinden yapılı bakteri kolonileri bir araya gelerek stromotolitleri meydana getirir. bu stromolitler göl içinde kıyı adalarının teşekkülüne yol açar. bu adaların su yüzeyinden yüksekliği 5-8 metre,su içindeki yüksekliği de 8-10 metreye kadar ulaşabilmektedir. kıyıda hidromanyezit mineralinden yapılı bu stromolitler dalgaların etkisiyle ayrıştırılırlar ve sahil kumları olarak çökelirler. böylece gölün etrafı bembeyaz bir kuşakla çevrilidir."

Salda gölünü bir nebze olsun tanıdıktan sonra gelelim benim yaşadığım Salda Gölü tecrübesine...

"Doğaya hoyratça davranan toplumlarda insanlar arasındaki ilişkiler de hoyratça oluyorlar." JOHN BENNET

Çok fazla araştırma yapmadan çıktığım Salda Gölüne ulaştığımda hava kararmak üzereydi. Yeşilova ilçesinden akşamı çıkaracak yiyecek ve içecekleri aldıktan sonra göle doğru yollandım. Yeşilova tarafından yola çıktığınızda (Yeşilova-Salda arası 3-4 km mesafe tutuyor. Yani yakındır.) karşınıza ilk olarak Halk Plajı olarak bilinen yer çıkıyor. Burada ki Salda Gölü Mahalli Gençlik Kampı kamp atacaklar için alternatifler arasında dursun. Fakat, gerek kumsalın rengi, gerekse kamp atan kişi sayısının fazla olması burayı tercih etmemem için yeterli nedenlerdi. Yoluma devam edip, sahile yakın olan fakat birkaç kişinin çadır attığı yerleri keşfe çıkmaya karar verdim. (Son dönemlerde kamp kurma tarzımı değiştirip, kamp alanlarında kamp atmama modunda ilerliyorum). 

Araçla biraz ilerlediğinizde karşınıza Salda Gölü Tabiat Parkı  çıkacak. Şöyle bir göz gezdirdiğimde, kumsalın Halk Plajına nazaran daha beyaz olduğunu gördüm. Tabiat parkına araçla giriş için 7 TL para istenildi. Kamp kurmak da yasakmış (Hoş çadır kuranları gördüm içeride ama riske etmek istemedim). Zaten mangal yapan insanlardan ve çocuk seslerinden, aradığım yerin burası da olmadığını fark edip, milli parktan ana yola çıkmadan, içerilere doğru, yol olan ama çok fazla aracın geçmediği yere doğru yol aldım. Arabanın altını birkaç kez yere sürtüp, havanın da kararması nedeniyle, sonradan otel olduğunu öğrendiğim (ismi: Hotel Lago Di Salda ve bu civardaki tek otel kendisi) yere çadır kurmaya karar verdim. 


O gece doğanın ne kadar muazzam bir melodisi olduğunu ve yalnızlıktan korkmamam gerektiğini anladım.

Çadırımı sahilin dibine kurmuştum fakat arabam aşağılara kadar inemediği için biraz yukarıda bıraktım. Çadır kurmak, yemek ve diğer olayları hızlı geçiyorum, çünkü herkesin kendine has karın doyurma tarzı var. Ben genel olarak tüp ve mangalı yanıma aldığım için keyfimden ödün vermeden, gerek mangal yaptım gerekse kavurma! :) Çadır hızlı kurulduğu için de hareket özgürlüğüm vardı. Genel olarak ise çadırda uyumak, doğayla bütünleşmek enfesti. 

Salda'da uyandığımın ilk sabahında Nebahat abla ile karşılaştık. Bana asıl Salda'nın çadır attığım yer olmadığını ve 3 km uzakta ki yerin asıl Salda olduğunu söyledi, birlikte oraya yürümeyi önerdi. Tam göle ilk defa girmeye çalışan ben, gölün bu bölümlerinin bataklıkvari olduğunu görünce, göle girmekten vazgeçtim ve Nebahat abla ile Salda Gölünü yürüyerek keşfe çıktım. 

Tabiat Parkı Dolayları


Yalnızlıktan bahsetmiştim ya, Salda Gölünde hiç yalnız kalmadım. Nebahat abla ile yaptığımız 3 km'lik yürüyüş ve zorlu yollardan geçip, nihayetinde gerçek Salda'ya (Salda Gölü Maldivler Plajı) ulaşabildik. 

Biz Tabiat Parkı tarafından geldiğimiz için, ilk karşılaştığımız bu plaj değildi, küçük küçük iki adanın bulunduğu, suyun Maldivler Plajından daha berrak ve temiz olduğu yerdi. 



Burada adalara yüzüp, zaman geçirdikten sonra tesadüfler silsilesi bizi bekliyordu. Artık zaman geç olmaya başladığı için Nebahat abla ile geri dönüş yoluna geçmeye karar verdik. Önümüzde iki seçenek vardı: Geldiğimiz yoldan geri yürümek, ki bu çok yorucu bir yolculuk olacaktı ya da benim önerim üzerine otostop çekerek dönmek. Otostop çekme konusunda tereddüt yaşasa da bir şekilde ikna edip, ana yola doğru yürümeye başladığımızda, Salda Gölü Maldivler Plajıyla ilk o zaman karşılaştık. Gözünüzü alabildiğine beyaz, turkuaz, lacivert ve yeşili iç içe görüyordunuz. O gün dönüş yolunda olduğumuz için, bir sonraki gün buraya gelmeye karar verdik. Maldivler Plajının çıkışında otostop çekmeye başladık. Bir, iki, üç derken birçok aracın geçtiğini fakat hiçbirinin bizi almadığını gördük. Çok geçmedi, birisi durup bizi aldı. Tesadüften bahsetmiştim ya, bizi alan kişi Interrail Facebook Grouplarından Nomad'da, benim açtığım postun altına Salda'da olacağını yazan fakat henüz iletişime geçmediğim Ercan! Araçta bizim haricimizde de iki kişi daha vardı. Bu gençler de yine benim gönderdiğim postun altına yorum yapan kişilermiş. Onlar da Salda'da karşılaşıp tanışmışlardı. Maldivler Plajına çadır attıklarını söylediler. Bir sonraki gün, benim de bu plaja çadırımı taşımam için yeterli motivasyondu. 




Salda'da 4 gece çadır attım. İlk iki gün (gündüz) hava güzel olmasına rağmen, sonraki iki gün kapalı ve zaman zaman yağmur yağışlıydı. 

Salda Gölü'nün en önemli özelliklerinden birisi, gündüz çok sıcak olmasına ve hatta kavrulmanıza rağmen, gece sıcaklık dondurucu seviyelere kadar çekiliyor. Nisan ayında Salda'da çadır atan Ali'den bu sıcaklık dönüşümlerini öğrendiğim için her ihtimale karşı kışlık tulumumu da götürmüştüm. Götürmeseydim, halim niceydi! 

Salda'da ilk üç günü Nebahat abla ve Ercan'larla, son günü ise Bahar abla ile muhabbetle geçirdik. Sonraki durak ise Çıralı oldu. Olimpos yakınlarındaki, uzun plajı ve harika doğasıyla, Çıralı, bambaşka bir hikayenin konusu!

Evet, gelelim Salda hakkında doğru bilinen yanlışlara ve kişisel gözlemlerime:
- Salda gölü gerçekten o fotoğraflarda görüldüğü gibi ve yavru Maldivler denilebilir. Suyun berraklığı, kumsaldaki taşların yumuşaklı hem yüzme olanağı sağlamakta hem de göz zevkinize hitap etmekte. Güneşin doğuşunu dağların arkasından kendini gösterişini büyük bir keyifle izleyebilirsiniz. Buraya koyacağım fotolarda özellikle Photoshop üzerinden oynama yapmadan koyacağım, bu sayede gördüğünüzün gerçek olduğuna güvenebilirsiniz. 
- Maldivler plajına araç ile giriş olanağı mevcut. Günlük 5 TL gibi bir ücret alınıyor. Bunun haricinde ne Halk Plajı tarafında ne de başka bir yerde çadır kurmak için ücret ödenmektedir! Sizden ücret talep edenlere, yallah diyebilirsiniz. 
- Maldivler Plajına, plaja sıfır çadır kurabilirsiniz. Yemek ve içecekler için 2017 yılı itibariyle, köylülerin işlettiği ve harika gözlemeleri olan 2 tane işletme vardı. Bu işletmelerden bir tanesi aynı zamanda geceliği 50 TL olan ve 3-4 kişinin rahatlıkla yatabileceği, içinde yatağı ve yorganı olan çadır da kiralamaktadır! Yani illa kendi çadırınızı götürmek zorunda değilsiniz. 
- Bu mekanlar plajdan 300-400 metre yukarıdalar. Bunların biraz daha ilerisinde ise belediyenin yaptırdığı tuvaletlerin, soyunma kabininin, duşların olduğu bir bina var. 
- Plajda hiçbir aydınlatma yok. Dolayısıyla tuvaletlere plajdan ulaşmak için bir lamba edinmenizde fayda var. 

Son olarak; 

SALDA YOK OLUYOR!

Evet dostlarım, Yeşilova yerlileriyle de konuştuğumuzda, Salda yerlileriyle de konuştuğumuzda, aynı reaksiyonları alıyoruz. Son iki yılda popüler olan ve insan akınına uğrayan bu dünya harikası göl, hiçbir değerine sahip çıkamayan vatandaşlarımız tarafından hoyratça kullanılmaktadır. 

Gözlerimle gördüm! 

Kumsalda çadır kurup çöplerini toplamayan,

Hem gürültü hem de fiziki kirlilik yaratan, 

Düşüncesizce doğayı kullanan birçok insan gördüm. 

Araçların Salda'ya girmesi, oradaki toprak yapısının değişmesine ve dönüşmesine neden oluyor. 

En acısı ise (sansürlemeden, doğrudan yazacağım) bir sabah tuvalete doğru yürümek için kalktığımda, bilinç düzeyi hayvanlardan aşağı olan, sosyal toplum bilincini idrak edememiş bir mahlukat, bembeyaz kumların üzerine sıçmış! EVET SIÇMIŞ! Yanına da doğada çözünmeyen ve kirlilik yaratan ıslak mendillerini atmış. Bahsettiğim görüntü şudur: Etrafta ağaçların olmaması ve düz bir arazi olmasından dolayı apaçık bir alana, bembeyaz kumun üzerine sıçmış! Bunu temizleyecek kişiye de oradan geçecek insanlara da saygısı olmayan mahlukat! 

Alandan kastım buranın sol tarafıdır.


İlk kamp kurduğum yerden 2 torba çöp topladım. Bahsetmiştim ya, benden başka çadır kuran kimse yoktu ve çok nadir gelinebilen bir yerde kurmuştum çadırı. Bu bölgede bile doğaya bu denli zarar veriliyorsa; 

SALDA İÇİN SON İKİ YIL! diyorum. 

Eğer ki;
-Salda'ya araçla girişler yasaklanmazsa
-Koruma altına alınıp, güvenlik görevlisi tahsis edilmezse, 
-Düzenli olarak temizliği yapılmazsa,
-Zarar verdiği tespit edilen kişiler cezalandırılmazsa (o kadar aciz bir açıklama ki, cezalandırmak! oysa bilinçli olup kendi kendilerine yapmamalarını yeğlerdim) 
Salda için çok geç olabilir! 

Son söz: Bu yazıyı okuyup da Salda'ya gitmeye niyetlenen dostlarım. Lütfen! Lütfen Salda'ya saygılı davranın. Gelecek nesiller de bu güzelliklerden faydalanabilsinler.

Anlayışınız için teşekkür ederim. 















Hiç yorum yok:

Yorum Gönder